Türkiye’de 6 Şubat Kahramanmaraş merkezli art arda meydana gelen iki deprem çok fazla can ve mal kayıplarına neden oldu. Uzmanlar depreme dayanaklı binaların yapıldığı zaman, depremin sonuçlarının daha az olacağını söylüyor. Bu konu da örnek olarak Japonya gösteriliyor. Nitekim geçtiğimiz günlerde Japonya’da medyana 7.6’lık depremde 238 kişi hayatını kaybetti. Türkiye’de ise 6 Şubat depremlerinde 50 bin 96 kişi hayatını kaybetti. İşte bu durumda uzmanlar afetlere dirençli kentlerden bahsediyor. Uzmanlar tarafından önlemlerin ve tedbirlerin alındığı ülkelerde depremin zararları az olduğu yönünde bilgilendirmeler yapılıyor. Peki, afetlere dirençli kentler nedir, nasıl yapılması gerekiyor? Soruları akla geliyor. Şanlıurfa’da yıllardır mimarlık yapan Mimar Cihan Henteş, afetlere dirençli kentler hakkında Urfa Değişim mikrofonlarına açıklamalarda bulundu. Henteş, yapıların yapılmadan önce zemin etüdünün yapılması gerektiğini, tarım ve dere yataklarının olduğu yerlerde binaların yapılmaması gerektiğini vurguladı. DEPREME DİRENÇLİ KENTLERİ SADECE BİR NOKTADA BELİRLEMEMEK GEREKİR Afetlere dirençli kentler hakkında bilgiler veren Mimar Cihan Henteş,” Depreme dirençli kentlerden ziyade afetlere dirençli kentler yapmamız gerekiyor. Son 65 yılda ülkemizin yapısal olarak yüzde 55 deprem, yüzde 20 sel ve yüzde 7'de çığ düşmesinden zarar gördü. Bu yüzden Afetlere dirençli kentler oluşturmamız lazım. Şu an bulunduğumuz konum Justinyen su kemeri. Milattan sonra 5 ve 6 yüzyıllarda su kemeri olarak eşi ve benzeri olmayan suyu şehre taşımak için amacıyla yapılmıştır. Justinyen kemeri Urfa'da meydana gelen selde suyu çok güzel bir şekilde taşıdı. Selda o kadar suya rağmen ayakta kaldı. Depreme dirençli kentleri sadece bir noktada belirlememek gerekir. Bunlar makro ve mikro ölçekte, yapının oturabileceği zemin ile ilgili araştırmalar ve yapının statik anlamda sağlamlığı ortaya koyduktan sonra bina yapılması lazım. Bu konuda insanların da bilinçlendirilmesi gerekiyor. Dere kenarlarına, tarım arazilerine bina yapılmaması gerektiğini biliyoruz. Ne yazık ki geçmişten gelen bir hata bazı konularda çok büyük sorunları meydana getirdi. Şu anki tek temennimiz depremlere, sellere ve afetlere karşı dirençli kentler oluşturmaktır. Yani depremlere dirençli kentte oluşturmak istiyorsak dere kenarlarına, tarım arazilerine ve zemin etüdü yapılmadan yapılaşmaya geçilmemesi gerekiyor” dedi. “ZEMİNİ SAĞLAM OLMAYAN BİR BİNA YIKILMAYA MAHKUMDUR” Zemin etüdünün öneminden bahseden Mimar Cihan Henteş “Makro ölçekte örnek vermek gerekiyorsa Hatay'da zeminin 50 metre aşağısında sıvılaşmanın meydana geldiği bilim insanları tarafından açıklandı. Bunun önlemi geçmişten alınmadığı için Hatay'da felaketin sonucu ağır oldu. Urfa'da da dirençli kentler oluşturmak istiyorsak önce zemin etüdünün yapılması gerekiyor. Zemin etüdünün sağlam bir şekilde bilimsel bir dayanağı olacak şekilde ve denetleme mekanizmasının da doğru bir şekilde uygulanması gerekiyor. Zemini sağlam olmayan bir bina her zaman yıkılmaya mahkumdur. 99 depreminden sonra ortaya çıkan bir slogan var. Sağlam zemin sağlam bina! Bunun en bariz örneği Urfa kalesidir. Çok eski bir yap olmasına rağmen depreme dayandı ve herhangi bir olumsuzluk yaşanmadı” ifadelerini kullanarak binaların sağlamlığında zemin etüdünün depremin hasarını azalttığını kaydetti. “DEPREMDE YIKILAN BİNALARIN ÇOĞUNDA KOLON VE KİRİŞLERDE ÇATLAMALAR VARDI” Şanlıurfa’da yıkılan binaların kolon ve kirişlerinde çatlamaların olduğunu kaydeden Mimar Henteş, “Şanlıurfa'da hatırlarsanız depremde Bahçelievler'de bir bina depremden sonra hemen yıkıldı. Biz bunu yorgun ayaklara benzetiyoruz. O yıkılan binada o şekilde yorgun bir binaydı. Depremden hemen sonra çöktü. Depremde yıkılan binalarda çoğunda kolon ve kirişlerde çatlamalar vardı. Bunun temel sebebi de zeminde sorun vardı. Urfa'da depremde yıkılan binalarda deprem yönetmeliğine göre yapılmamıştı. Özellikle de 99'dan önce yapılan yapılarda yıkılmalar birçoğu da orada olmuştu. 99'dan sonra deprem yönetmeliğine göre yapılan binalar biraz daha sağlamdı” açıklamasında bulundu. JAPONYA TEDBİRLERİ ALMIŞTI Japonya ve Türkiye’de yaşanan depremlerin sonuçlarının farklı olmasının nedenlerine değinen Henteş, “Japonya ile Türkiye arasında her zaman kıyaslama yapılıyor. Japonya depremleri bizden daha çok fazla hissediyor ve bilimsel çalışmalarda bunu gösteriyor. Bizde zemin etüdü dediğimiz olay 2009'a kadar görsel olarak yapılıyordu ama 2009'dan sonra teknik yapım işlemine geçildi. Bu durum Japonya'da 50-60 yıl öncesinde yapılıyordu ve bu konuda tedbirlerini almışlardı. Biz de zemin etüdünü daha yeni yeni yapmaya başladık” dedi. “ZEMİNDE SIVILAŞMA VARSA ORADA BİNA YAPILMAMASI LAZIM” Zemin etüdünün nasıl yapıldığını aktaran Mimar Cihan Henteş, “Zemin etüdü dediğimiz olay sondaj yardımıyla yerin 50- 60 metre altına iniliyor. Zeminden örnekler alınıp laboratuvar ortamında araştırılıp depreme dayanıklı olup olmadığına bakılıyor. Depreme dayanaklı olmadığı zaman da enjeksiyonla ya da farklı işlemlerle iyileştirmeler yapılabiliyor. Zeminde sıvılaşma varsa orada bina yapılmaması lazım” şeklinde konuştu. “KAYALIK YERDE BİNA YAPILMALI” Binaların tarım arazisi yerine kayalık alanlara yapılmasını isteyen Henteş, sözlerini şu şekilde tamamladı: “Son olarak şunu söylemek istiyorum. Tarım arazilerini bırakıp, imarı sağlam zeminlere taşınması gerekir. Binalar daha çok kayalık olan bölgelerde yapılması lazım. Binaların kayalık yerde yapılması biraz daha maliyetli olacak ama insan sağlığı daha önemli. Yani deprem öldürmez bina öldürür.”
Genel
Yayınlanma: 20 Şubat 2024 - 12:01
Urfalı mimardan afetlere dirençli kentler uyarısı!
Kahramanmaraş depreminden sonra tekrar gündeme gelen afetlere dirençli kentler hakkında Mimar Cihan Henteş önemli açıklamalarda bulundu. Henteş, zemin etüdü yapılmadan, tarım arazileri ve dere yataklarına yapılan binaların konusuna dikkat çekti.
Genel
20 Şubat 2024 - 12:01